Serkan Kahyaoğlu
Uludağ Ü. Makine M. mezunuyum. 98 yılında öğrenciyken tanışmış olduğum telekomünikasyon sektöründe halen devam etmekteyim.
Birşeyler yetiştirmenin, yetiştirdiğin ürünü gönül rahatlığı ile tüketmenin keyfini yeni evlendiğimizde yaşadığımız teraslı evimizde keşfettik. 50 m²’lik terasımızda çeşitli sebzeler yetiştirmeyi ve tohumlarını elde etmeyi deneyimledik. Bazen ektiğimiz tohumlar bizi hayal kırıklığına uğratırken, bazen de reyhan da olduğu gibi bakamayacağımız kadar fazla mahsul alıp, dağıtmak zorunda kaldık.
- İkinci çocuğumuzun doğması ile beraber karpuzların ağaçta yetiştiğini sanan bir neslin anne babası olarak çoçuklarımızı daha doğru, daha duyarlı yetiştirebilmek için bir arayışa girdik. 2. üniversite olarak Tarım okumaya başladık, okudukça aslında uygulamanın daha önemli olduğunu, ders kitaplarında yer almayan perma kültür gibi bir çok yaklaşım olduğunu gördük. “Kampa Gidelim mi Baba” vasıtasıyla Permakamp ailesi ile tanışma fırsatını yakaladık.
- Biz aile olarak kendi çocuklarımıza empati kurmayı ve her türlü canlıya saygı duymalarını öğreterek başlamıştık işe. Herhangi bireysel kazanç olmadan birbirine yardım eden bir toplum olabilmek için neler yapabileceğimizi düşünürken, yalnız olmadığımızı görmek bizi umutlandırdı. Geçenlerde okuduğum sözde ki gibi “bende var bir bilgi sende var bir bilgi değiştirdik ikimizde de oldu iki bilgi”. Düşüncelerimizi paylaştıkça gelişeceğiz, ufkumuz genişleyecek ve olmasını istediğimiz şekilde şekillendireceğiz geleceğimizi kimseyi suçlamadan, sorumluluk alarak ve paylaşarak.
- “Şehir hayatı ile birlikte Permakamp’ta ikinci bir hayat zor olmuyor mu?” derseniz, size bir sır vereyim. Gücümüzü büyük oğlumuzun yaptığı resimlerden alıyoruz. Bu yolculuğa başlamadan önce çizdiği resimlerde savaş sahneleri, silahlar ve ölen insanlar varken, sadece birkaç ay sonra çizdiği resimlerin merkezinde yemyeşil ağaçlar, ağaçların üzerinde elma toplayan ailemiz ve bir tavşan var...
Güneş Savaş
1975 istanbul doğumluyum. Marmara Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü mezunuyum.
- Kurucularından olduğum Oda Projesi adlı bir sanat kolektifiyle birlikte çalışıyorum. (http://odaprojesi.blogspot.com)
- Çocuklarla birlikte öğrenmeyi ve üretmeyi seviyorum. 11 yıl bir ana okulunda kendi atölyemde çocuklarla birlikte pek çok uzun soluklu proje gerçekleştirdim. Ancak bu aralar okullarda çalışmıyorum.
- Ağacları, otları, çalıları, çiçekleri, börtü böceği, kuşları ve toprağı ekip biçebilmeyi ailemle birlikte öğrenmeyi çok seviyorum.
Nasa tarafından MARS’ta su bulunduğunun duyurulması aşamasında, çocuklarımızla Mars’a giderek suyu bizim bulmamız sınırında yazıyoruz bu yazıyı.
Her şey Deniz ve BulutAli’nin her türlü el aletini kullanarak tüm Permakamp’ın hayranlığını kazanmış babaları DOĞAN’a uzaya gitmek istediklerini söylemeleri, o sırada da anneleri Nesrin’in mutfakta menemene domates doğrarken bunu duyup;
--Doğan neden çocuklara bir uzay aracı yapamıyorsunuz yani koskoca Permakamp’ta demesi ile başladı.
İlk hafta erişte yapalım dedik, hafta sonu hava tahmini tam da olması gerektiği gibi sıcak ve güneşliydi. Saolsun Cavidan anneanne de bizi kırmadı, geldi bildiklerini anlattı, tam buğday unuyla bu iş zor olucak dedi, ama yaptı, yaptırdı, arı gibi çalıştı. Akşam da gençliğinde yaptığı kampçılıktan kalma becerileriyle, herşeyden pek keyif aldı, çadırda kaldı bizimle. Gençler bana iyi geliyor diyor, sen de bize iyi geldin, iyi varsın! İyi ki varsınız anneanne, babaanne ve dedeler, yaşasın kadim bilgiler!
Biz buğdayımızı yaklaşık 7 ay önce attık toprağımıza. Sarı buğday, Mustafa Ülgen'den ata tohumu.. Bolluk bereket olsun diye, içinde çocuklarımız koşsun diye, ata yadigarıdır, sahip çıkalım diye, kurda kuşa yem olsun, kalanı bize ekmek olsun diye, ekmeğimizin kıymetini daha da çok bilelim diye.. Tohumları attığımız ilk günün yazısı şurada:...
http://www.permakamp.com/tr/gunce/kurda-kusa-asa
Arazimizin susuz tarım yapacağımız kısmının yarısına buğday, diğer yarısına da bakla ve bezelye ekmiştik; toprağı besleyelim, azotu bağlayalım, o da bize bağlansın diye.. Attık ve unuttuk bu tohumları, geldik geçtik baktık: a yeşermişler, a büyüyorlar, başak mı o? daha başını eğmedi canııııım..
Sieben Linden eko köyünden gelen ziyaretçilerimiz Simone Britsch ve ailesi ile bir akşam İstanbul'daki Cafe Canteen'de buluştuk. Sevgili Simone'nin nazik teklifi ile Sieben Linden eko köyünün hikayesini dinlemek üzere Permakamp ekibinin o hafta İstanbul'da olan kurucuları ile toplandık.
Bir yandan dünyanın en tanınmış eko köylerinden birinin nasıl kurulduğunu, nasıl yaşadığını, deneyimlerini dinlerken bir yandan da aklımızdaki soruları sorduk. Dünyadaki eko köyler ağı ve bu konuda bizim ne gibi girişimlerde bulunabileceğimiz konusunda fikir alış verişinde bulunduk.
Atölyelere Hazırız
Permakamp'ta dün 12 saat geçirdik ve hiç dönmek istemedik. Biyolojik çeşitliliği, doğası, ormanı, kuşları kendinizle bütünleştiğiniz olağanüstü bir yer. İlk aynisefalara, kabak çiçeklerine, turplara, sobelen mantarina tanıklık etmenin keyfi büyük. Permakamp 'ta üreteniz, tuketmiyoruz ne kendimizi ne dünyamızı, yaraticiyiz ve çok mutluyuz Hele çocuklar oraya aitler. Permakamp ta çok emek, ter, dayanisma ve kardeslik var. Nereye baksaniz aşkkkkk . Dem hali.
Bezelye Hasadı
Tohumlar Mustafa Alper Ülgen Bayramiçten. Sağolsun kendisi gelmiş ve ekimi beraber yapmıştık. Arazi üzeride sadece Traktöre Rotavatör takılarak üzerinden geçilmiştir. Toğumlar atılmış sonra tekrar Rotavatör tarafından üzerinden geçildi. Rotavatör toprak üst yapısında sadece harmanlama yapıyor. Yeşil bitkileri de ufalayıp toprağa karıştırıyor. Zamanında yapılması önemli. Bitkilerin tohum atma döneminde tohumlar kuruduktan sonra tekrar yapılmasında fayda varmış.