Üye Günceleri

Sitemize Üye iseniz sizde hemen bir blog oluşturun..
3 minutes reading time (648 words)

Alerjinin tedavisi köy hayatı mı?

Otoimmün hastalıkların (bağışıklık sisteminin çok aktif olduğu ve dokuların kendine zara verdiği hastalıklar) genetik unsurlara bağlı olarak geliştiği bilinse bile, modern kentlerde görülme oranlarının artışı, bağışıklık sistemine zarar veren dış etkenlerin tehtidini gün yüzüne çıkartıyor. Bağışıklık sistemimiz, balık, yerfıstığı, toz, polen gibi birçok zararsız proteine yanlış anlamlar yüklüyor ve onları tehdit olarak algılıyor. Bizse bu yanlış algılamanın bedelini aksırma, kaşıntı, deride döküntü, solunum zorluğu, dudak ve dil şişmesi gibi rahatsızlıklarla, hatta hayatımızla ödüyoruz.
b2ap3_thumbnail_farmlife.png

Böyle bir yazıyı neden kaleme alıyorum? Çünkü, küçük oğlum Çınar'ın balık alerjisi var.

Balık yediği zaman ne mi oluyor? Anlatıyorum…

Tanıdık gelecek bir giriş cümlesi kuracağım; Başımıza gelmeden önce balık alerjisi diye birşey hiç duymamıştım. Bizim tecrübemiz şöyle başladı: henüz oğlumun alerjik durumundan haberdar değilken, yediği her balık sonrasında şiddetli öksürük, yanaklarda kızarma ve istifra edip rahatlama semptomları yaşıyordu. Kandan bakılan alerji testleri pozitif çıktı. Sonrasında iki sene balık yedirmedik ve yeniden test yaptırdık. Test sonuçları bu sefer negatif çıkınca biz kendimizi o heyecanla hastane yakınında ki bir balıkçıya zor attık. Yedirdiğim ilk çatal levrekten sonra şiddetli öksürük ve en kötüsü dilde şişme başladı. Hastanede müdahale edildi elbette hemen ama ucuz atlatılmış bu hata bize ders oldu. İki yıl daha balık ve her türlü deniz ürününden uzak durduk. Kasım 2016'da Çınar'a yeniden kandan alerji  testi yaptırdık, sonuç yine negatif. Bu sefer balıkçıya koşmak yerine deri testi yaptırmak için Prof. Dr. Nermin Güler'e gittik. İşte asıl aydınlanmayı kendisinin muaynehanesinde yaşadım :) Nermin hocanın bize anlattıklarını ve sonrasında yaptığım araştırmayı, okuduğum makaleleri birleştirince aşağıdaki bilgilere ulaştım.

Şehirde büyüyen çocuklar ciddi alerjik hastalıklar ve astım tehlikesi altındalar. Yirminci yüzyılda artan alerji vakaları ile birlikte artık “Alerji Salgını” (Allergy Epidemic) diye bir tabir bile kullanılıyor.

Henüz bir tedavisi olmamakla birlikte yapılan sayısız araştırma gösteriyor ki; toprağa dokunan çocuklarda alerjik hastalık gelişme oranı, şehirde yaşayan çocuklardan çok daha az. Özellikle astım, günümüz modern şehirlerinde büyüyen çocukların ve yetişkinlerin en sık karşılaştığı bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığı. Dünyada, günde yaklaşık dokuz kişi astım atakları nedeniyle hayatını kaybediyor. Amerika'da her beş çocuktan birinin alerjik rahatsızlığı varken, her on çocuktan biri astım hastası. Ülkemizde ise her 7-8 çocuktan biri astım rahatsızlığından müzdarip.

 Gelelim amişlere… ne alakası var demeyin. Amişleri duymuşsunuzdur, teknolojinin hertürlü “nimetinden !!!” uzak, çiftlik hayatı yaşayan topluluklardır. Amerikalı alerji uzmanı Dr. Mark Holbreich'in amiş çocuklarda yaptığı deri alerji testi sonuçlarına göre, 138 amiş çocuğun sadece %7,2'si polenlere ve diğer alerjenlere tepki göstermiş (evet sadece tepki göstermiş). Dr. Holbreich'in test uyguladığı çocukların %92'si ya çiftlikte yaşıyor ya da düzenli olarak çiftlik hayatını deneyimliyorlar. Amişlerin güçlü bağışıklık sistemlerinin nedeni olan gizli formulün “çiftlik hayatı” olduğu düşünülüyor. Aslında bu yeni bir keşif değil, 1990'lardan beri Avrupalı bilim insanları “çiftlik etkisi”'ni inceliyorlar. Özellikle çiftliklerde büyükbaş hayvanların koruyucu etkisi ile ilgili çok sayıda bilimsel makale var. İsviçre'de yapılan bir araştırmada alt katında büyükbaş hayvanların, üst katta insanların yaşadığı yerleşkelerde büyüyen çocuklarda alerji gelişme oranının çok düşük olduğu bulunmuş. Bu araştırmaya göre, çiftlik hayvanlarının dışkısındaki bakteriler, çocukların vücudunda aşının yarattığı etkiyi yaratıyor ve alerji gelişmesi riskini düşürüyor. Bağışıklık sistemi alerji ile değil doğal bakteri ile savaşacak bir sistem geliştiriyor.

Yapılan sayısız araştırma sonucuna göre, toprakla temas halinde olan, çiftlik tozunu soluyan, özellikle büyükbaş hayvanlarla solunum alişverişi yapan, çiğ süt içen, kısaca çiftlik hayatı yaşayan çocuklarda ve hatta anne karnında çiftlik tozuna, çiftlik bakterilerine maruz kalan embiryolarda astım ve diğer alerjik hastalıkların görünme sıklığı hem düşük hem de çiftlik hayatı tüm bu hastalıkların tedavisi olabilir nitelikte.

İçine dahil olduğumuz tüketim ve dayatma çarkından çıkma çabalarımız aslında hep sade ve doğal bir hayat için değil mi  zaten? O halde çarkta ezilmediğimiz yarınlara…

 

Not : Çınar'ı merak edenler için söyleyeyim. Önümüzde deneyimlenmeyi bekleyen, pişmiş balıkla deri testi ve klinik ortamda tatma testi aşamalarımız var. Yakın zamanda Çınar'ın menüsünde balık olmayacak gibi görünüyor ama düzenli olarak “çiftlik etkisi”'ne maruz bırakmaya devam :)

 

Kaynaklar :

www.nerminguler.com

http://www.mholbreich.yourmd.com

An Epidemic of Absence – Moises Velasquez-Manoff  

A cure for the allergy epidemic - Moises Velasquez-Manoff – New York Times ropörtajı

Resim Celyn Brazier'e aittir.

×
Stay Informed

When you subscribe to the blog, we will send you an e-mail when there are new updates on the site so you wouldn't miss them.

Yıllardan 2017, Aylardan Şubat, Permakamp Permaka...
İki yıl sonra nerdeyiz?

Related Posts

 

Haber Postası

captcha 

Hakkımızda

S.S.Permakamp
Riva Tüketim Kooperatifi

V.D. - Zincirlikuyu 7280400079
Adres - Gülbahar Mh. Avni Dilligil Sk. Akün Apt. No:20/4
İletişim : info@permakamp.com